4 Temmuz 2010 Pazar

Kaosun içinde, kaosun dibine

Nefret ediyordum.

Okumaktan, aile yaşantısından, manevi değerlerden, bulunduğum şehirden, yaşadığım ülkeden, kendimden küçüklerden, yaşıtlarımdan, benden büyüklerden, tarzını sevmediğim insanlardan, popüler kültürden, anaç karakterlerden, geleneklerden, inançlı olma olgusundan...Evet hemen hemen her şeyden nefret ediyordum.

Bu nefret içimde her gün büyürken sinirimi azaltacak şeyler arıyordum.Önce kılığına kıyafetine vuruyor zaten.Nedense uzaylı gibi gezmek istiyordum sıradan insanların yanında.Saçlar, makyaj,dekolte hemde bir teenagerda. Haliyle sıkıntımı artıracak yeni süper sebeplerim oluyordu.Ama sıradan olmamak için ölüyordum.

Yıllar çok berbat bir şekilde geçerken okul için hazırlandığım her sabah o an her şeyi ardımda bırakıp basıp gitmek istiyordum.Bu kaybedecek bir şeyimin olmadığına emin olma duygusu beni kabalaştırıyordu. Duygularını saklamak için çaba sarfeden insanoğluna zıt bir örnektim. Karşımdaki insan sıkıcıysa yüzüne söylüyordum "Çok aptalsın,susar mısın?" Enteresan bir şekilde insanlar bu aşağılamaları kabul ediyorlardı. Belki hep başkalarına söylemek istedikleri şeyleri birisi pat diye yüzlerine vurduğu için, belki kompleksten yada eziklikten. Farkında olmasam da karmam cehennemin dibine doğru yol alıyordu. Her üzdüğüm insanda bir puan, aşağıladıklarım için eksi beş.

Liste uzuyordu.Sıkıntıdan deldirdiğim dilimde, yolculuğa çıktığım eczane dünyası da derdime çare olmuyordu. Kötülükten besleniyordum. Bu zehirli yemeği yedikçe mideme oturuyordu. Mideme oturdukça daha çok saçmalıyordum.Uğradığım her bozgunda aslında düşüşün sonu olmadığını farkediyordum. Kara bir kuyuda yuvarlanıyordum ve kuyunun dibi olmadığına emindim.

Dünyada yaşanacak olası felaketlerle ilgili duygum sabitti."Hemen şimdi olsun!"Bir felaket yaşanacaksa beklememeliydi, durduğu kabahatti.Beni kendimden kurtarmak için hemen gelmeliydi.

Huzurlu hissettiğim anlar ne kadar da berbat bir hayatımın olduğunu düşündüğüm zamanlardı.Huzurluydum çünkü kaybedecek bir şey kalmamıştı.Gecenin bir yarısı sokakta tek başıma yürümekten korkmuyordum, beni bekleyen bir gelecek olmadığına kesin emindim.Sağlığımı-bilincimi tehlikeye atacak her türlü maddenin hastasıydım,kopmuştum,hayat kötüydü ve kendimden müthiş sıkılmıştım.Bu çok iyiydi çünkü çabalamama gerek yoktu.Nasıl bırakırsam öyle gidecekti.Bende bırakmıştım.


Işıkla karanlığın içimdeki savaşı çoktan bitmişti ve karanlık galip gelmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

talk to me now